Gözümü açtım; neredeyim ben? Ne zaman geldim bu odaya? Saat kaç? Telefonumun şarjı da yok. Bangkok Suvarnabhumi havalanında Ali ile buluşacaktım! Karşı yataktaki kıza sordum; saat 07:30 daha. “Oh be!! geç kalmamışım” diyorum. Ali’yle Saat 11’de buluşacaktık. Kahvemi aldım, kahvaltıma başladım.
Nasıl burada gözümü açtığıma sonra geleceğim, şimdi biraz daha geri saralım…
İstanbul – Dubai
Ani bir şekilde Tayland’a gitmeye karar verip biletimi aldıktan sonra çantamı yapmak için 90 dakikam vardı. Benim için o bileti aldıktan sonra başlayan heyecan ve panik Sabiha Gökçen’e gittiğimde acı ama güzel bir sürprize dönüştü. FlyDubai uçağım 14 saat rötarlı kalkacakmış. FlyDubai uçaktaki tüm yolcuları Kurtköy’de 5 yıldızlı bir otele yerleştirdi. Sabah tekrar Sabiha Gökçen Havaalanı’na döneceğiz. Bu vesile ile Dubai Havaalanı’nda 19 saatlik bekleme sürem 4,5 saate düştü. Benin için güzel tarafı buydu:)
Evden çıktıktan sonraki 48 saatim sanki bir ay gibi geldi. Bu durum Tayland’da günlerce aynı şekilde devam etti 🙂 Ali bir keresinde “Dün nerede kalkmıştık?” diye sorduğunda uzun uzun düşünmemizden belliydi zaten.
Macera yeni başlıyor, daha Dubai’ye bile varmadım. Zaten bence yolun kendisi en önemli tecrübe. Güvenli sığınağımız olan evimizden çıkıp, bilmediğimiz bir sonraki adımı atmak inanılmaz bir heyecan. Arkadaşım Şener’in güzel bir lafı vardır; “Yolun provası olmaz!” Haklı. Bilmediğiniz şeyin provasını nasıl yapabilirsiniz ki? Sadece bilmediğimiz şeylerden korkarız. Bir karıncanın etrafına tebeşirle bir çember çizerseniz o karınca tebeşir bilinmeyenine takılır, çemberden dışarı çıkamaz, ta ki cesaretini toplayana kadar.
Uçuşumdan 7-8 saat önce Tayland’a gitmeye karar verdiğim andan itibaren kalp atışım hiç yavaşlamadı. Biliyorum ki macera çemberin dışına çıkanların apoletidir.
Dubai – Bangkok
Dubai Havaalanı’na ilk defa indim. Fly Dubai 2 No’lu terminal’i kullanıyormuş. Aklınızda olsun çok küçük ve kaotik bir terminal. Uzun süre orada geçirmek çok zor bir iş. Herşey pahalı, tıkış tıkış. İyi olan tek şey hızlı internet ve şarj noktaları. Sabiha Gökçen boş olduğu için buradaki kalabalığa biraz şaşırdım. Terminalde su 2 AED (2 tl), otomatta kahve 3 AED (3 tl). 5 saat toplam aktarmamdan Boarding zamanı çıkınca 3,5-4 saat beklemem gerekti. Sıkılacak zamanım bile olmadı. Bangkok’taki kalacağım hosteli aramakla ve Bangkok’taki ulaşımı çözmekle geçti zamanım.
Bangkok
Uçağım indikten sonra Bangkok’ta 24 saatim var. Daha önce Bangkok’ta 2-3 gün kalmıştım. İstanbul gibi büyük bir şehri (8,3 milyon kişi yaşıyor Bangkok’ta) tanımak için 1 ay dahi yetmez. Aynı sokaktan tekrar geçmek bile zor. Hedefim 24 saat sonra Bangkok havaalanına geri dönüp Ali’yle buluşmak.
İlk planımız Ali’nin kiraladığı arabayla Bangkok’tan Chiang Mai’a 6-7 günde ulaşmak. Yol boyunca Merkez Tayland’ı keşfetmek ve fotoğraf/video çekmek istiyoruz.
Suvarnabhumi havaalanından City Line metro hattını buluyorum. Son durakta (Phayathai) inip taksi veya tuktukla Khao San road‘a ulaşmayı planlıyorum. Metro son durağa kadar 45 baht (4,6 TL), tuktuk da pazarlıkla kişi başı 100 baht (11 TL) tuttu. Metrolarda girişte ineceğiniz istasyonun uzaklığına göre ödüyorsunuz. Aldığınız jetonu metroya girerken atmıyorsunuz, sadece manyetik alandan okutuyorsunuz. Metrodan çıkarken turnikeye atıp çıkıyorsunuz. Biraz zahmetli ama daha adil bir yöntem.
3 yıl sonra ilk defa geldiğim Bangkok’daki ilk günüm, olaylardan çok hisler, kokular, tatlar ve görsel izler bıraktı bende. Metrodan sonra Tuktuk’la hostelime giderken saniye başı kokular değişiyordu. Sıcağın etkisiyle çöp, lağım, kızartma kokuları birbiriyle yarışıyor, baharatlar da bu garip karışımın katalizörü oluyordu. Yazıya dökmesi benim gibi bir acemi için çok zor.
Bangkok’ta Samsen 360 Hostel’inde kalıyorum. Kahvaltı dahil yatakhanede gecelik yatak fiyatı 280 baht (30 TL). 6 kişilik yatakhanede 3 kişi uyuduk.
Hostele yerleştikten sonra duş alıp yarım saat uyudum. Son 2 günde neredeyse hiç uyumamıştım. Bu tatilde uzun uçuşlarda uyumanın ne kadar önemli olduğunu zor yoldan öğrenmiş oldum. Gerekirse ilaç alıp yine de o uçakta uyumak lazımmış! Jet-Leg’le uykusuzluk birleşince sonuç iyi olmadı. Uyanınca etrafı keşfe çıktım. Sıfır plan, haritaya bile bakmadan sadece kalabalıkları takip ettim. Bu yöntem beni şehirin en meşhur sokaklarından biri olan Khao San Road‘a çıkardı.
Hava sıcak mı derseniz, hem de nasıl! Nem %99 gibi. Vicdansız havada oksijen de herhalde %1’dir:)
Khao San Road
Bangkok’un İstiklal caddesi Khao San Road‘a daha önce hiç gelmemiştim. Burası 9o’lardaki Taksim’i andırıyor; daha fazla deli, hippi, kaos, koku, renk ve farklı tatlar olan bir yer. Daha önce burada bulunmuş bir arkadaşım; -“Abi Matrix’teki Zion var ya? Akşamları oradan daha çılgın bir yer” dediğinde daha güneş yeni batmıştı. Daha ne olabilir ki dediğimi hatırlıyorum. Özellikle hafta sonları daha kalabalık oluyormuş.
Khao San road civarında bir çok bar, restoran, masaj salonu, gümüş takı dükkanları ve tabi ki yemek yiyebileceğiniz sokak satıcıları var. Bangkok’ta sadece sokak satılıcalarından yemek yiyerek karnımı doyurabilirim! Hemen en sevdiğim yemek olan Pad Thai (30-40 baht; 3-4 TL) söylüyorum, kadın sadece 4-5 dakika içerisinde mükemmel bir Pad Thai pişirip bana veriyor. Karşıdaki 7/11’dan da içecek bir şeyler alıp, özlediğim bu lezzetle mideme ziyafet çektiriyorum. Çok aç olduğum halde tabağı zor bitirdim. 3 yıldır ara sıra evde Pad Thai yapmaya çalışıyorum. Ama bu yediğim Pad Thai’den sonra hevesim kırıldı diyebilirim. Kadının 3-4 dakikada yaptığı bu lezzete İstanbul’da ulaşmam mümkün değil! Çünkü bu yemeğin içinde Bangkok var!
Sabah kalktığımda jet lag ve 3 günlük uykusuzlukla, nerede olduğumu hatırlamam biraz zaman aldı. Artık Tayland seyahatim başladı, sonraki 7 gün arabayla kuzeye doğru yol alacağız.
Live Love Thank. Yaşa, sev ve şükret.
Daha fazla görsel için sosyal medyadan takip etmeyi unutmayın:
Instagram: livelovethankcom
Facebook: livelovethank
Siz de fikrinizi belirtin