Wow! 5. haftayı doldurdum ha? Sevdiklerimden 1 aydır uzak olduğumu düşünmek canımı acıtıyor. Bir yandan da 1 yıldır Toronto’daymışım gibi hissediyorum.

Eşim, ailem, arkadaşlarım, beni ben yapan herkes ve her şey binlerce kilometre uzakta. Saatlerimiz bile önce 7, şimdi 8 saat uzak birbirinden. İletişim çok sınırlı.

Bir yandan da buraya kendimi test etmek için geldiğimi düşündüğüm için müthiş bir ‘hayatta kalma’ psikolojisindeyim. Ya hayatta kalacaksın ya da yok olacaksın. O yüzden her dakikama müthiş konsantreyim. Henüz dur, bir sırtımı yaslayım, bir nefes alayım noktasına gelmedim.

Doğup büyüdüğün ülkede son bir yıldır işsiz, mutsuz ve umutsuz yaşarken bambaşka bir ülkede iş, ev ve günlük yaşamı idame edebilecek miyim? İşte bütün mesel bu!

5. haftamda, cahil cesaretiyle derin ve soğuk sulara atlayan kadının hikayesine devam ediyoruz.

Ev, Ev ya da Ev

Geçen Cumartesi, 5 Kasım, 2016 itibariyle arkadaşımın bodrum katından, kendi ev/odama taşındım.

Evet, hamamböcekleri ve deli ‘superintendent’ı olan apartmana. Okumayanlar önceki yazımdan yakalayabilir.

Önceki hafta, aldığım 2. el yatağı kurmuştum.

Dairenin için

Yatakla beraber dairenin içi

Cuma günü evi güya ‘profesyonel’ bir firmaya temizlettim.

Ev temizleme fiyatları 200 CAD ile 400 CAD arsında değişiyordu. Daha ucuz olanını seçtim. Öğle tatilimde işten eve geldiğimde Brezilyalı genç kadın işin bittiğini söylediğinde yerler hala leş gibiyi.

Hala faturamı göndermediler bana ama süpervizörü aradığımda ve geldiğinde bana işe gitmemi ve emin ellerde olduğumu söyleyip durdu. Hâlbuki ben ‘ah Kadriye, vah Kadriye’ diye İstanbul’da hamamböceksiz evimi temizlememe yardım eden ‘hayatımın kadını’nı düşünüyordum.

Vaktim olmadığı için en azından ilk temizlik için bu hizmeti kabul ettim.

Hamamböcekleri

Yine Craig’s List’ten almak için anlaştığım 2. el masayı Cumartesi günü arkadaşlarımın yardımıyla yeni daireme getirdim.

Sonra gittik yeni ‘mattress’ yani yatak çerçevesinin içine yerleşen ve ‘döşek’ diye tarif etmek istediğim, üzerinde uyunan asıl önemli kısmı aldık.

Yorgan, çarşaf, duş perdesi gibi en gerekli diğer ihtiyaçları da tamamladık.

İlk gecemde yastığım bile olmadı. Kuş tüyü dolgulu yeleğimi yastık kılıfının içine koyup idare etmeye çalıştım.

Geçici perde yapmak için arkadaşlarım tavana iki çengel çakıp tel gerdiler. Şallarımı asıp perdeymiş gibi yapmaya çalıştık.

Perdeler

Perdeler

Sadece bir canlı hamamböceği görüp mutlu olmaya çalıştık.

Taa ki sifonu her çektiğimde tuvaletin içine bebek hamamböceklerinin düştüğünü görene kadar. Hayatta kalma becerisi benden bile yüksek olan hamamböcekleri yumurtalarını tuvaletimin içine bırakmış galiba!

Toplam 20 metrekare olan daireme hamamböcekleri için 22 tane kapan ve 6 tane sirke kapanı koydum. Bütün duvar diplerine, buzdolabı, fırın arkasına ve dolap içlerine asit borik denen bir tozu serptim.

Biraz önce yıllık kira kontratımı imzalarken ve 11 adet ileri tarihli çeki yazıp imzalarken ‘süper’imden öğrendim ki benim ev ilaçlanınca üst kata kaçan hamamböcekleri Perşembe günü ilaçlanacaklarmış.

Daireyi tutmak için verdiğim çekler

Daireyi tutmak için verdiğim çekler

Yani benim tekrar onları daireme davet etmemem içim aynı gün yeniden ilaçlanmam gerekiyor. Yani yapılan bütün temizlik, bütün yerleşmem tekrar sıfırlanacak. Bütün duvar dipler, banyo, mutfak, tüm dolaplar boşaltılıp yeniden zehir zikredilecek. Öf ve de pöf.

Tek duam bunun böcekleri dairemden uzakta tutmam için yeterli olması.

Mutfağımı henüz açmadım zaten. 2 gecedir o dairede uyuyorum ama henüz kahve bile yapmadım. Kısaca Kasım kirası havaya gidiyor.

Neyse buna şükür. Başkalarının evinde misafir olarak yaşamak da çok zor çünkü.

İnsanların göçmek için birbiriyle kapıştığı bir ülkenin bu kadar böcekli olması ilginç, değil mi?

Kanadalılar genel olarak bizden daha pis o yüzden mi, yoksa burada ki doğa daha farklı o yüzden mi şehir merkezlerinde bu böcek problemi var çözemedim.

Olumlu yönünden bakalım

Böcek sorunsalının biteceğini düşünürsek gayet iyi bir daire. İşe yürüyerek 20 dakika uzaklıkta. Toronto için bu müthiş bir avantaj.

Ofiste benimle birlikte çalışan çoğu kişi başka şehirlerden geliyor işe. Bu günde 1-2-3 saat trende, arabada geçiriyorlar demek. Yani İstanbul’da işe gitmek için saatlerini yolda harcayan insanlardan farklı değil.

Eve yerleşince hayat daha keyifli olabilecek benim için. Vakitlice işten çıkıp, yogaya gidip, eve ulaşabileceğim umarım. Hele mutfağımı kullanıp, yemek yapmaya da başlayabilirsem hem daha sağlıklı yiyip hem de para tasarruf edebileceğim.

İnternete başvurdum bu arada. Taa Cuma günü gelebilecekler. Şu anda evde yemek de yapıp yiyemediğim için hem yemek hem wifi için mahalledeki bir pub/restorandayım.

Gay mahallesine taşındığımı söylemiş miydim?

Eskiden de burada yaşamıştım ve çok keyifli bir mahalle diye hatırlıyorum. Maalesef şehrin çok değerli ve merkezi bir yerinde olduğu için her yer daha büyük binaların inşaat sahası halinde.

İnanamazsınız İstanbul’dan çok inşaat var gibi. Bu da tabii mahallenin yaşam alanının kalitesini düşürmüş. Yine de yalnız yaşayan bir kadın olarak gay mahallesinde çok güvende hissediyorum kendimi.

Bunu demiş olsam da yeni dairedeki ilk iki gecem biraz kalp çarpıntısı yaptı.

İlk gece yalnız başınıza yeni bir yerde kaldığınızda zaten kulaklar diğer duyuların görevlerini de üzerine alır. Bende de aynen öyle oldu. Her kıpırtı, her gıcırtı, her uğultu yataktan kaldırdı beni. Zaten hala terliğimi giymeden önce her defa önce silkeliyorum böcek möcek varsa basmayım diye, sinirler keman yayı yani.

Dün gece, yeni evimden işe gideceğim ilk uyku gecesi, saat 10’da kuzu kuzu yatağa girmişim sabah 6’da kalkacağım diye. Aman Allahım, Pazar gecesi Pazar gecesi o ses ne? Biri dışarıdan kapıma dokunuyor! Kapımı siliyor mu? Nasıl yani? Kim Pazar gecesi saat 10’da kapımın dışını, neden siler? Tabii ki tüm tüyler ve duyular dimdik kalktım.

Siz bilmiyorsunuz, en iyi annem, Sibel ve Hilmi bilir. Bundan tam 20 önce, Ottawa’da öğrenciyken, yine bir bachelor, yani tek odalı bir daire kiralamıştım. 425 Dolardı çok iyi hatırlıyorum. O da pahalıydı o zaman için. Bugün Toronto’da benzer bir daireye 1075 Dolar veriyorum. Bir de bu ülkede enflasyon, faiz yok diyorlar!

Neyse orada da yan komşum ve kapıcım (superintendent) sapık çıkıp beni taciz etmeye kalkmışlardı. O yüzden benim bu konudaki duyarlılığım daha yüksek.

Hemen süpere mesaj attım: ‘Bu saatte bina için çalışan biri kapımın dışını siliyor olabilir mi? Bir sapık durumu mu mevcut? Ona göre polisi arayacağım da!’. Ah ah..’Welcome to Canada’. İyi, hoş, özgürlükler ülkesi de fazla özgürlük bu tür ‘garip’ durumlara da imkan tanıyor maalesef. Tabii ki garip apartman yönetiminin tuttuğu garip temizlikçinin, garip seçimleri, Pazar gecesi kapımın dışını silmesi.

Hakkımda hayırlısı!

Petek

Nerdesin kocacığım? Beni korumayacak mısın buradaki gariplerden?
Ben mi seni koruyacağım buradaki gariplerden?
Ne olacak?
Ben kimim?
Ne yapıyorum?
Neye bu kadar güveniyorum?
Neden bu kadar korkuyorum?
Biz kimiz?
Birey olmak ne demek?
Çift olmak ne demek?
Kanada nire?
Ben nire?
Türkiye nire?
Ben neyi biliyorum ki ülkeleri sorguluyorum?
Yarın Amerika’da başkanlık seçimleri var zaten.

Trump mı? Hillary Clinton mı?

İlki bizim diyarların bildiği diktatör eğilimli delilerden. Diğeri Amerika’nın ilk kadın başkanı olmaya aday ama başka bir demokrat görünümlü, lobilerin uydusu kapitalist hanedan üyesi. Hayatın ve global ekonominin gerçekleri. İlginç zamanlarda yaşıyoruz.
Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal.

Metroda sandalye taşırken:)

Metroda sandalye taşırken:)

Metroda sandalye taşırken:)

Ama hayattayız. Madem hayattayız, yaşamı tecrübe etmeye devam.

Bazen yaşam daha zor görünecek bize. Özellikle de yanında olmadığım anacığımın, bir kere daha düşüp kendini incittiğini öğrendiğimde. Uzakta ellerim bağlı olduğumda.

Anacığım, babacığım, sevdiceğim, nice sevdiceklerim…
Düşseniz de düşmeseniz de, özellikle son haftanın hepiniz için çok zor bir hafta olduğun biliyorum.

Uzaktan gazel okunmaz ama buradakilere, anladığım, bildiğim, inandığım ve tecrübe ettiğim kadarıyla olanı biteni anlatarak vaktimi geçiriyorum.

Çok ilgililer. Çok endişeliler ama uzaktan olabildiği kadar. Benim de uzaktan tutarlılığım al işte bir o kadar oluyor.

Yazının başında anlatmaya çalıştığım gibi, burada farklı bir var oluşa konsantre olmuş durumdayım. İyi mi kötü mü bilmiyorum. Ama bireysellik böyle bir şey sanırım. Bireysel var oluş çabası mı akıl ve beden sağlığı için daha iyi? Toplumsal aidiyet ve adalet sorgulaması mı?

Nerede olursak olalım, var olalım. Deneyelim. Tecrübe edelim. Sevecek, değer verecek bir şeyler bulalım. Eğer hayattaysak,a şükredecek bir şeylerimiz olduğunu hatırlayalım.

Live. Love. Thank. Yaşa. Sev. Şükret. Çünkü biri olmadan diğerleri olamıyor.

Seviyorum işte.. Var mı diyeceğin?