Altı ay boyunca Kanada’da iş, ev, düzen kurup iki haftalığına İstanbul’a gitmek, eş-dost görmek, sonra yavru vatan Kanada’ya geri dönmek nasıl oldu?
Merak edenler buyursun.
Bana en şaşırtıcı gelen İstanbul’a indiğim andan itibaren hiç ayrılmamış gibi hissetmem oldu. Sanki hep oradaydım. Altı aylık Kanada macerası bir rüya mıydı?
Sokaklar, insanlar, muhabbetler, mekanlar aynıydı. Oturduğumu apartmandaki görevli ‘aa merhaba, ne zamandır yoktunuz. Bir ay oldu mu?’ dedi. Hiç düzeltmedim kendisini, ‘Oldu’ dedim.
Bizim yaşadığımız bölge Beyoğlu olduğu için İstiklal caddesinin geldiği müştemilat hali moral bozucuydu. Cihangir’in çok değiştiği bana anlatılsa da Referandum günü oyumu kullandıktan sonra Firuzağa’da çay içmek çok tanıdık bir histi. Pek çok dükkan kapanmış diye duydum ama çok hoş yeni mekanlar da açılmıştı sanki.
Ailemin, arkadaşlarımın beni sıcacık bir sevgi yumağına sarması ise tarifsiz bir mutluluktu. Bir kere daha ne kadar şanslı olduğumu hissettim. Ne çok sevenim var. Benim sevdiğim ne çok kişi var. Bir araya gelebilmek, o enerji akışına vesile olmak, şahit olmak ne kadar güzel bir şey.
Beni tüm farklılıklarımla, zor kabullenilen seçimlerimle, belki sivri köşelerimle kabul eden seven bir ailem olması da müthiş. Tek üzüntüm herkesi görememek, büyüklerimin elini öpüp, dualarını alamamak oldu. Umarım affederler beni.
İstanbul ziyaretim festival gibi geçse de sayılı gün tabii ki çok hızlı geçti.
Sabah 7’den gece 12’ye kadar randevularımın olduğu maraton günlerimde beni kırmayıp programıma uyan değerli dostlarım ve üstatlarıma teşekkürlerim sonsuz.
Ve tabii ki tüm bu çılgınlığın içinde bir de beni sabırla bekleyen ve herkesle paylaşan sevgilim vardı. Altı aylık ayrılığın sonundaki iki haftalık kavuşma, başlı başına bir film ve kitap konusu! Tüm zorluklara rağmen iyi durumdayız. Bizimle gurur duyuyorum. Tek ümidim bir an önce Kanada’da buluşmamız.
Pek çok arkadaşımdan, teyzemden abimden ziyaret sözü aldım. Onları da heyecanla bekliyor ve Toronto’daki hayatımdan bir lokma sumak istiyorum.
İki hafta dolu dolu yaşadığım bu sevgi paylaşımından sonra kovboy kız yine tek başına atına ya da uçağına bindi be gün batımına doğru yol aldı. Sağ salim Toronto’ya vardığı için şükretti.
Geri dönmek
Kendimden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmeyi bir kenara bırakabilirsem, uçakla 10 saatte dünyanın bir ucundan öteki ucuna gökyüzünde süzülerek gelmek ne müthiş bir şey onu tekrar fark ettim. Uçuşta yemekler eksikti, kötüydü, cam kenarında hareketsiz oturmaktan bacaklarım uyuşmuştu ama bir kutunun içinde güvenle ne kadar mesafe kat ettiğimiz, karnımız öyle ya da böyle doyurulması ve kullanacak tuvaletlerin bile olması gerçekten şükredilecek bir şey.
İndik. Valizlerim de tamamdı. Doldurduğum gümrük formunu görevli polise verip çıkışa doğru yürürken, onun ‘Evine Hoş geldin’ (Welcome Home) demesi ise koptuğum nokta oldu. Boynuna sarılıp öpmek istedim onu.
Evet ben dünyanın böyle bir vatandaşıyım. İki evim, iki vatanım, iki farklı yaşam ve kültüre aidiyetim var. Havaalanından çıktığımda Toronto’dan hiç ayrılmamış gibi hissettim. Taksi kuyruğunda düzenli bir şekilde bekleyen insanlar, sokaklar, evim, hızla ısınan ve içebildiğim musluk suyu, Çinlilerin işlettiği sushi restoranı her şey yerindeydi. Benim de yerimde olduğum gibi.
Ev olduğumuz yer. Olduğumuz her yer sevdiklerimizle daha güzel oluyor. Biz kendi hayatımıza ne kadar önem, dikkat ve sevgi katarsak kafamız, bedenimiz ve etrafımızla ilişkimiz de o kadar daha iyi oluyor.
Sevdiklerimle tekrar buluşana kadar kendimi geliştirmeye ve hayatımı kendi emeğimle daha keyifli hala getirmeye bir kez daha karar verdim. Her şey kendimizde başlıyor ve bitiyor. Biz bireyler olarak mutlu, tatminli ve sağlıklı olunca dünya hepimiz için daha güzel olacak!
Live Love Thank. Yaşa Sev Şükret çünkü biri olmadan diğerleri olamıyor!
Aynı zamanda aynı şeyleri yaşamışız, aynı duyguları hissetmişiz..Yalnız olmadığımı görmek bilmek iyi hissettirdi. Anladığım kadarıyla Kanada konusunda benden daha tecrübelisin. 6 ay kadar Vancouverda yaşadım ama ben cesaret edemedim Kanadada bir hayata başlamaya kişisel sebeplerden dolayı. Ama eminim bir gün Kanadaya bir gün yolum illa düşecek. Öyle veya böyle. ve bu sefer bir hayat kurmaya gideceğim. Bunun sözünü Kitsilano Beach’te kar yağarken tek başıma yaptığım yürüyüşlerden bir tanesinde kendi kendime verdim! Umarım bir gün tanışmak veya konuşma fırsatını bulabilirim seninle. Sevgilerle..
Güzel yorumun için teşekkürler Eren. Yolun hep açık olsun. Kendine olan inancın hep daim olsun. Yollarımız kısa zamanda kesişsin 🙂