Baharın ilk günlerinde kış uykusundan silkinerek uyanan Kanada’lılar bir anda yerden gökten düşüp ‘hadi dışarı çıkalım’ demeye başladılar. ‘Son 3 aydır neredeydiniz?’ diye sormamaya çalışıp her sosyalleşme teklifine ‘evet’ diyerek son iki haftada 5-6 yeni mekana gittim. Toronto gece hayatı nasılmış sizin için biraz gözlemledim. Aman Allahım ne güzel yerler varmış!
Ama ilk önce; kadim dostum, Toronto’lu ressam Les Paterson‘ın da bir eserinin olduğu sergi açılışından bahsedeyim. Hem eserlerin güzelliği hem de katılımcıların keyifli mizaçlarıyla çok hoş bir sergi açılışıydı.
Nothern Contemporary Galeri’de Sergi Açılışı
Eskicilerden buldukları resimlerin üzerine boya, kolaj ya da yazı ile kendi dokunuşlarını ekleyerek eski ve elden çıkarılmış eserlere yeniden yaşam veren çağdaş sanatçıların karma sergisi Northern Contemporary Galeri‘sindeydi. ‘Fix Up Look Sharp’ adlı sergi ‘Tamir et ve Parla’ olarak Türkçeye çevrilebilir sanırım.
Yukarıdaki resimde Toronto’daki hipster modasının devam ettiğini göreceksiniz. Berelerin üzerine doğru bakabilirseniz serginin ilginç eserlerinden birini fark edebilirsiniz. Eskiçiden bulunmus peyzajdaki pastoral göle beyaz bir minibüs batıran iş çok dikkat çekiciydi. Eserler $150-$400 arası uygun rakamlarla fiyatlandırılmıştı.
Kısa bir sohbet etme fırsatım olan galeri kürotürü Emily’ye İstanbul’dan dostum, sanatçi Ari Alpert’in işlerinden bahsettim. Toronto’da duvarımda son işlerinden ikisi olan Ari Alpert‘in eserlerini siz de Mixer Arts Galeri’de ya da websitesinde görebilirsiniz.
Daha fazlasını merak edenler Toronto’da Ofis, Kültür ve Sanat yazımı okuyabilir.
Toronto Gece Hayatı
Cadillac Lounge
Sergi açılışından önce Cadillac Lounge‘a gittik. Aşağıdaki fotoğraftan çok klasik bir pub gibi görünse de girişte küçük bir sahne var. Canlı müzik mekanın öne çıkan değerlerinden biri. Yine girişte Cadillac’tan çıkma bir koltuk var. Ben çekemedim ama internetten bulduğum fotolarda daha iyi anlaşılıyor.
Bar Raval
Kendini ‘inanılmaz derecede harika bir mekan’ diye tarif eden Tapas (İspanyolların meze türü yemeği) barı Barselona’nın Raval bölgesine aldıkları keyfi Toronto’ya taşımak fikrinden çıkmış bir oluşum. Çok hoş bir dekorasyonu var.
İlginç bir şekilde rezervasyon almıyorlar. Toronto’da Cuma akşamı bir restorana gitmek için genelde bir hafta öncesinden rezervasyon yapmanız gerekiyor, yoksa gece 10’dan 11’den önce masa bulamıyorsunuz. Arkadaşımla cesaret edip Bar Raval‘a gittik. Kapının önünde 45 dakika beklemeyi göze almıştık. Sokakta bekletmek yerine bizi üzerini kapadıkları yan bahçelerine aldılar. İçeriyi elektrikli ısıtıcılarla dayanılır bir ısıda muhafaza edebilmişlerdi. Biz aperatiflerimizin tadını çıkartırken yarım saat içinde içeri alındık. İçeride masa yoktu. Cam önünde ve barın önünde ahşaptan yapılmış tezgahlara dayanarak yiyip içiyorsunuz. Yanımızdaki kızlar mekandan ayrılırken onların bar taburelerini kapmak üzere plan yaparken onlar bakışlarımız yakaladı ve başkaları kapmadan taburelerini bize doğru kaydırdılar. ‘Geldiğimizde bize de bu güzellik yapılmıştı’ dediler. Biz de mekandan ayrılırken aynı şekilde yorulan başka kadınlara taburemizi teslim ettik.
Ahşap dekor tavanda da devam ediyordu. Her kokteyl bardağı birbirinden farklı. Çok keyifli bir mekan. Yemekler ve kokteyller leziz. Kesinlikle bir kere daha gitmek isteyeceğim bir yer. Toronto’ya gelirseniz size gösterercek bir mekan buldum bile.
Bunda Lounge
Sonunda dans etmeyi seven bir arkadaşım Toronto’ya geldi ve onun bulduğu bir partiye gittik. ‘Must attend party if you love MUSIC with a spiritual appeal‘ Türkçe meali ‘eğer ruhani cazibesi olan müzikleri seviyorsanız muhakkak bu partiye katılın‘. Gayet ilgi çekici bir davet diye düşündük ve Güney Afrikalı DJ’lerin çaldığı mekanda buluştuk. İlk önce gözüme çok küçük göründü mekan. Sağa sola sallanan, garip diyeceğim insanlar vardı ortada. Arkadaşım gelince hislerimi ifade ettim kendisine. tamam biraz duralım çıkarız dedi. Derken müzik güzelleşti. Afrika kökenli insanlar da dans etmeye başlayınca herşey daha iyi görünmeye başladı. Biraz daha kalalım dedik.
Mamafih, vakit geçtikçe Toronto’daki gece hayatını epey garip buldum. Kimse ‘hey arkadaşlarla iyi vakit geçirmeye geldik’ kafasında değil gibi. Müthiş bir hesap ve kasma ortamı var. ‘Damsız’ erkeklerin hepsi National Geographic belgesellerindeki hayvanlar aleminde görmeye alışık olduğumuz canlılar gibi davranıyor. Önce ortamdaki kadınları tespit ediyorlar. Eşleşme ritüellerini çok havalı bir şekilde yapıp (dans etmek), sonra birden arkalarını dönüp uzaklara bakıyorlar. Direkt kadınlara yaklaşamıyorlar galiba. Kültürel olarak uygun değil belki. Kanada’da kadın hakları daha gelişmiş olduğu için, belki biriyle konuşmak ya da dans etmek taciz olarak algılanır diye düşünüp kendilerini durduruyorlar? Ya da az ilgi gösteren erkekler daha makbul diye mi düşünüyorlar acaba? Yoksa milli bir beceriksizlikleri mi var, bilmiyorum. Toronto gece hayatının genel dokusu; birileriyle tanışmayı çok isteyen ama bunu belli etmek istemeyen, korkarım iyi vakit geçirmek yerine geceyi kendine mundar eden insan tipolojisi.
Toronto gece hayatı gezilerimde kalbim bekar kadın arkadaşlarım için burkuldu. Benim ‘taze’ bakış açıma sahip olmadıkları için onlara normal geliyor bu durum ama gözlemlerimi paylaşınca gülmekten öldüler.
İstanbul’daki bekar erkek arkadaşlarımı toplayıp buraya getirsem gece hayatının dokusu değişir valla! Benden söylemesi, sizden uygulaması 😉
Çok şükür bu ortamlarda gözlemci olarak bulunup, dalgamı geçip, gidebiliyorum. Kocacığım gelince antropolojik araştırmalarımızın erkek bakış açısından analizini de sizlerle paylaşırız umarım.
Eminim Umur’un da çok ilginç yorumları olacaktır.
Bu konuda daha çok bilginiz, analiziniz varsa lütfen paylaşın.
Live Love Thank. Yaşa Sev Şükret çünkü biri olmadan diğerleri olamıyor 🙂
Keyifli mekan tanıtımları için teşekkürler.