Eveeet, 5 Şubat’ta İstanbul’dan Bangkok’a yola çıktık. 8 saatlik bir uçuşta iki film izleyip, iki saat uyuduktan sonra 09:30’da Bangkok’a vardık. Vizelerimizi ücretsiz almanın şaşkınlığını üzerimizden atamadan canlı orkidelerle süslenmiş bagaj alanından geçip Phuket uçuşumuz için Suvarnabhumi havaalanı’ndan ücretsiz shuttle otobüsle diğer havaalanı, Don Mueang Airport’a tahminimizden çok daha hızlı bir şekilde ulaştık.
Neden Tayland? Diye sorarsanız, işte Umur’un sebepleri burada: Tayland’a Gitmek İçin 17 Sebep
Maalesef uçuş rötarları olasılığına önlem olarak lokal uçuşu saat 15:30’a almıştık. 11’de orada olunca erken uçuşta yer var mı diye sorduk ama işe yaramadı. Artık jetleg mi uykusuzluk mu bilmiyorum ama dört saat sefilleri oynadıktan sonra 1 saat 10 dakikalık yolculuğumuz bizi Phuket’e ulaştırdı. Havaalanından Phuket Town’a gitmek için 85 baht’a otobüs bileti var diye okumuştuk ama otobüs bir saat sonra imiş. Taksiciler etrafımızda daireler çizmeye başladığında, Umur tur operatörü rolünü üstlendi ve bir anda fıkra misali 3 Türk, 2 Macar, 1 Fin aynı arabada yola çıktık. Beklendiği gibi sözleşmeli turizm acentaların da gereksiz satış sunumlarına daha yolculuğun ilk 10 dakikasında maruz kalıp ‘yes yes, no no’ diyip üçüncü Türk Evrim’in tek kişilik rezervasyonu olan Journey Guest House‘a epey bi kaybolup vasıl olduk. İki kişilik banyo ve klimalı odayı gecelik 500 Baht (15 USD)’a tuttuk, Journey Guest House’da tek kişilik oda fiyatları 5 USD’den başlıyor.
Hızlı bir check in yapıp önce dördümüz birlikte Lonely Planet’in tavsiye ettiği The Cook’da yemek yedik. Sonra da Macar çiftle tekrar sokakta karşılaşıp biraz daha birlikte vakit geçirdik. Çok eğlenceliydi, ‘dakka bir gol bir’ üç arkadaş edindik ve muhtelif şehirlerde bir daha görüşmek dilekleriyle ayrıldık.
Sabah kahvaltısında (muz, mandalina, neskafe) 3 dil konuşan Alman kadın ve kocasından en kolay Patong plajına gidebileceğimizi öğrendik. ‘Hayde bre’ dedik ve bizi oraya götürecek otobüsü aramaya başladık. Ayni Anadolu’daki yol tarifleri gibi ‘biraz ileride’lerle bir saat falan kaybettikten sonra Patong otobüsünü bulduk ve 1 saat sonra oradaydık. Patong, Kemerle Patara arası bir plaja sahip. Arkasında da Bodrum çarşı var. Acayip turistik, kalabalık ve Tayland standartlarında pahalı. Phuket Town’da 75 Baht istenen şapkaya orada 350 Baht dediler. Hızlı bir yemek sonrası dalgalı ve bulanık denizde kısa bir yüzdük ve yolculuğun yorgunluğu ile plajda etrafı seyretmeye başladık.
Önümüzde Rus olduğunu düşündüğüm iki hoş hatun vardı. Arka şezlonglardan yaşlı iki Türk amca, yanlarına bile gitmeden, masözü göndererek, hanımlara aleoveralı birer masaj ısmarladı. Aynı ‘yan masadan içki gönderdiler’ muhabbeti. Umurla biz gülmekten şezlongdan düştük tabii ki. Çapkın arkadaşlar not ede 🙂 Bir gün hiç tanımadığınız biri plajda size masaj ısmarlarsa… Vel hasılı biz de 30 dakikalık ilk masajlarımızı kendi kendimize ısmarladıktan sonra, dönüş otobüsünü yakaladık. Otobüs bu defa tamamen ahşaptan yapılmış bir araçtı. Hani bizim güneyde bindiğimiz tekneler var ya onun araba versiyonu. Çok hoş, çok şık, çok romantik ama çok el yapımı görünüyor. Yani içine motor olması bile mucize.
Dünyanın her tatil beldesinde ya da işletmesinde olduğu gibi otobüste de 80’lerden kalma şarkıları dinledikten sonra (evet ‘Brother Louis Louis Louis’ de çaldı) ağzımız kulaklarımızda bir vaziyette harika bir gün için birbirimizi tebrik edecektik ki Phuket Old Town festival kortejinin ortasında bulduk kendimizi. Geleneksel kıyafetlerine ve makyajlarına bürünmüş 7’den 70’e yüzlerce kasabalı bandolar eşliğinde yürüdüler. Umur tabii ki fotoğraf konusunda kendinden geçti. Küçük çocuklar porselenden yapılmış bebeklere benziyorlardı. Çin yeni yıl kutlamaları müthiş isabet etti.
Kortej bitince önceki akşam bomboş olan sokakların çılgın birer festival alanına dönüştüğünü fark ettik ve her Türk gibi ilk yarım saat içinde yiyebileceğimiz her şeyi yiyip mide fesadı geçirdik. Maalesef cesaretimiz sarımsak soslu kızarmış solucan ve hamamböceği yemeye el vermedi ama antenleriyle oynadıktan sonra ağzına atışını kendi fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirdiğimiz Fransız kızı takdir ve dehşetle izledik. Vejetaryenmiş kendisi ve tadının gayet güzel olduğunu söyledi. Bakalım sıra bir gün bize gelecek mi?
İlk iki gün işte böyle geçti. Darısı diğerlerinin başına 🙂
Bir sonraki durağımız ünlü Phi Phi adası, yazısı burada; “Koh Phi Phi’den Koh Lanta’ya Tekbirlerle“.
[…] göre 30 gün içinde ülkenin doğu (Koh Chang), merkez (Bangkok), kuzey (Chiang Mai) ve güney (Phuket, Koh Phi Phi, Koh Lanta, Koh Phangan) bölgelerine seyahat […]
[…] Burada insanlar fiziksel olarak çok aktifler ve ayaklarını bizden çok daha fazla fonksiyon için kullanıyorlar. Longtail kaptanı gibi dümen, ya da parasailingde paraşütle müşteri ile birlikte yukarı çıkan kişi, sadece eli ve ayaklarıyla paraşütün iplerinden tutunarak onlarca metre yukarı çıkıyor ve plajda paraşütün şezlong ve şemsiyeler üzerinden alçalıp aynı noktaya inmesini sağlıyor. Hiç bir güvenlik önlemi olmadan. Bknz.Phuket Patong plajı. […]