Sevgili Live Love Thank Ailem. Corona morona, arayı açmışız bayağı.

Unutulmayacak yıl, 2020’nin sonuna gelmişiz meğer.

Önceki yazımda da değindiğim gibi, Covid-19 salgınından mütevellit, küresel sıkıyönetimlerin, sokağa çıkma yasaklarının ve sosyal mesafe uygulamalarının gölgesinde, günlerin hesabını kaçırmışız. Aaaa.. bi bakmışım Aralık ayının sonuna gelmişiz.

Bütün suçluluk duygularımı bir tarafa atıp, cesaretimi toplayıp yıl bitmeden size yazmaya sebat ettim. Annem hep derdi: ‘Yumurta kapıya dayanmadan bir şey yapmazsın zaten.’ Doğru. Lisede, üniversitede bütün ödev ve imtihanları böyle vermiştim.

Her ne kadar benimle ilgili söylenen bu olsa da, her ne kadar ben de bu ‘tembellik’ mi dersiniz, ‘son dakikacılık’ mı dersiniz, işte bu anlatıya inanmış da olsam, 2021’de kendi anlatımı, daha sevdiğim ve gurur duyduğum bir şekilde yeniden yazmaya karar verdim.

2020’de anne oldum. Küçücük bir bebeğin hayatta kalması için gereken tüm sorumlulukları yerine getirdim. Bebiş ilk yılını sağlıkla ve mutlulukla tamamlamak üzere ve ben hala ‘ay son dakikaya bıraktım bu işi de’, ‘ay çok tembelim’, ‘ay yeterince yazı yazamadım’ falan diye kendi kendimi yemeye devam ediyorum.

Modern zamanlarda tecrübe edilmemiş seviyede tehlikeli bir salgın hastalıkla imtihan edildiğimizden bu yana, eşimden başka kimseden yardım alamadan bebeğimi büyüttüm. Çok şükür hasarsız bir şekilde bugüne geldik.

O zaman hala ne bekliyorum kendimden? Neden yaptıklarım yetmiyor bana? Neden hala yok yeterince yazı yazamamaktan, yeterince spor yapamamaktan, yok şunu yapamamaktan, yok bunu yapamamaktan yakınıyorum? Ne zaman kendimi ‘tam kıvamında’, ‘kafi’, ‘yeterli’ görebileceğim?

Galiba, kendimle ilgili olumsuz söylemlere son verdiğimde, artık kendimden başarısız bir üçüncü şahıs gibi bahsetmediğimde, bu girdaptan kurtulabileceğim.

2021’de Hikayemi Baştan Yazacağım

Evet, 2021’de kendi anlatımı baştan yazacağım. Yeni bir kimliğe bürüneceğim demiyorum canım. Sadece artık ne kendime, ne de başkasına kendimle ilgili olumsuz bir şey söylemeyeceğim.

Çok güzel bir benzetme duydum geçen gün. İnsan beyni taze kar tutmuş bir kayak pisti gibiymiş. Ne düşünürsek ne, ne söylersek, o düşünce taze karın üstünde kayakların yaptığı gibi iz bırakırmış. Aynı düşünceleri tekrar ettikçe, karın üzerindeki izler de derinleşirmiş. Düşünceler inanca dönüşürmüş. Yani eğer kendimizle ya da herhangi başka bir konuyla ilgili mütemadiyen olumsuz fikir zikredersek, zaman içinde bu asılsız ya da abartılı olumsuz fikirlerin gerçek olduğuna inanırmışız. Bu kendi kendini bacağından tutup aşağı çekmek değil de, ne? Hele tam tersini yapıyor olsak, kendimizle, günümüzle ve gelecekle ilgili olumlu fikirler yürütsek moralimiz yükselecekse, neden onu seçmeyelim?

Aaaaa! Deli miyim ben? Niye durup dururken kendimi olduğumdan aşağı çekeyim ayol?

Gencim, güzelim, akıllıyım, çalışkanım, şanslıyım, sağlıklıyım, harika bir anneyim, squashta hiç acımam raketi eline veririm, ayrıca elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi.. Artık neyse. Beşi bir yerde, onu yan yana, ellisi kaynana. Seç beğen al. Tak takıştır. Yap yapıştır. Kendinle ilgili güzel şeyler düşün, güzel şeyler söyle! O kadar!

İşte benim 2021 hedefim bu! Artık kendime biraz daha iyi davranacağım. Biraz daha seveceğim mazlumu. Olduğu kadarını sevip, takdir edeceğim. Ondan daha fazlasını talep etmeyeceğim sürekli. Eti de kemiği de benim. Biraz daha ılımlı ve olumlu davranacağım cancağıza. Bak yavrum, son bir yılda canı çıktı. Gecesi gündüzüne karıştı. Bebeğe mi baksın, eşine mi destek olsun, kendisine mi baksın, Covidden mi kaçsın? Ne yapacağını şaşırdı ama yapılması gerekeni yaptı. Hepsini yaptı. Zaten kolay kolay kimseden yardım isteyemez, bu defa yardım edebilecek kaynaklara ulaşımı da kısıtlandı. Ama onun da üstesinden geldi. Bir sürü şey öğrendi. Öğrenmeye devam ediyor. Mesela hala bebeğini emziriyor. Bir ara sütü kesilir gibi oldu ama onu da çözdü. Aradı, buldu, denedi, oldu. Aferin Petekçiğim, aslanım, 45 yaşında, Covid salgının ortasında, tek başına, evini çevirdin, bebeğinle ilgilendin, akıl sağlığını korudun, beden sağlığını korudun. Yazı yazamasan da olur. Bu bir ayıp değil. Bu bir başarısızlık ibaresi değil. Herkes içinde olduğumuz bu garip salgın günlerinde istediği her şeyi yapamıyor. Ne yapacağını tam olarak bilemiyor. Hepimiz, dünyaca, ruhen ne kadar etkilendiğimizi tam olarak anlamadığımız, telaffuz bile edemediğimiz günlerin içindeyiz. Sen her şeyi olması gerektiği gibi ve olması gerektiği kadar yapıyorsun. Daha fazlasını yapmak ya da yapamamak üzerine kendini sıkma. Olduğu kadarı tam kıvamında. Neyi, ne kadar, ne zaman, nasıl yapıyorsan en doğrusunu, en güzelini yapıyorsun. Devam et!

Ay içim hafifledi. Şöyle bir rahatladım. Ohhh.

Siz de benim gibi kendinize karşı acımasızsanız, gereksiz boyutlarda özeleştiri yapıyorsanız, buyrun, beklerim, katılın bana. Hepimiz kendimizi övelim biraz. O kadar da mütevazi olmaya gerek yok. Biliyorum bizim kültürde, özellikle kadınlar, kendileriyle ilgili daha bi mahçup ve tevazulu olmaya teşvik edilir. Öyle olmayanlar hakkında da ‘ay ne kadar kendini beğenmiş’ diye laf sokulur. Hah işte, artık o kendini beğenmiş kadınlardan olmak istiyorum! Kim ne derse desin. Gelin birlikte beğenelim kendimizi! Bu arada ben sizi başından beri çok beğeniyorum zaten. Onu da bilin yani.

Live Love Thank. Yaşa Sev Şükret çünkü biri olmadan diğerleri olamıyor.

Bebekle İlgili Son Gelişmeler

2021’e girmeden, son olarak, oğluma dair gelişmeleri de paylaşayım sizinle.

Yakında bir yaşında olacak. Altı tane dişi çıktı. Yenileri de çıkmaya çalışıyor. Salya, sümük, ağrılı, sancılı cebelleşiyor dişleriyle. Bize de çektiriyor afrasıyla tafrasıyla tabii ki. Yürümüyor henüz. Emekliyor. Merdiven tırmanıyor, tabii ki biz hemen arkasında güvenlik bariyeri oluyoruz. Eşyalara tutunarak yan yan yürüyor biraz. Kitap okutmayı çok seviyor. Kitaplarda sevdiği sayfalara bir an önce gelmek için sayfaları çeviriyor. Acele acele ve heyecanla birden fazla sayfa çevirip yanlışlıkla kitabın sonuna gelince sinir oluyor. Bağırıyor. Başa dönüyoruz. Sevdiği sayfaya gelince heyecanla yüzüme bakıyor ve sanki büyük ikramiye kazanmış gibi mutluluktan uçuyor. Bu o kadar tatlı bir an ki. İnsanın kafasında hiç bir dert kalmıyor.

Kakası o kadar kötü kokuyor(muş) ki eşimin burnuna kokusu gelince koca adam fenalaşacak gibi oluyor. Benim burnum yıllar önce araba kazasında aldığımdan hasardan dolayı çalışmadığı için, bazen bebek kakasıyla bir saat oturuyor ama ben anlamıyorum. Bu hasardan dolayı kakalı bez değiştirmek benim görevim ve beni hiç gocundurmuyor. Aileye katkım bir de böyle olsun.

Geçen gün ısınsın da poposunu sileceğim su dondurmasın bebişi diye musluktan soğuk suyu akıtıyorum. Beklerken aklıma eskiden semt pazarlarındaki sucuların söylediği bir nakarat geldi: ‘Buuuuuz gibi soğuk sudan içeeeeeeeeen?’ Hemen melodisiyle söyledim bebişe: ‘Buuuuuz gibi soğuk sudan içeeeeeeeeen?’ Nasıl gülmeye başladı! Ben ‘Buuuuuz gibi soğuk sudan içeeeeeeeeen?’ dedikçe küçük adam katılarak gülüyor. Yahu, nedir bu kadar komik olan? Henüz espri anlayışını tam çözemedim ama bu nakarat bebişi güldürecekse, mutlu edecekse, sucu olurum ulen! ‘Var mı, buuuuuz gibi soğuk sudan içeeeeeeeeen?’. Hay Allahım.

Çocuk büyütürken yolumuz çok uzun ama böyle beklenmedik komik anlar olacaksa, süper!

Hepinizi en derin sevgim, saygım ve hürmetle selamlıyorum.

2021 önce kendinize, sonra etrafınıza sevginizle dolu geçsin, gelişsin.