LiveLoveThank takipçilerinden Bihter, Kanada’da dil okulu ve hayat tecrübesi için gelmiş. Benimle görüşmek için bağlantı kurunca, benimkinden farklı bir Kanada tecrübesini sizlerle paylaşmak için röportaj yaptık. Kanada’ya öğrenci vizesi nasıl alınır? Toronto’daki dil okulları nasıldır? İlk kez Kanada’ya gelen birinin taze gözlemleri neler? Buyrun: Kanada’dan Türkiyeli insan manzaraları.

BİHTER

Tatlılığı, içtenliği, gözlem ve empati yeteneği ile tanımaktan çok mutlu olduğum arkadaşımız Bihter, aslen Bursalı. İstanbul’da sinema televizyon okuyup, Kanal D ve reklam ajansları gibi medya kuruluşlarında çalışmış. Geçen yıl çok severek yaptığı bir işten ayrılması gerektiğinde, bir süredir ara verdiği İngilizcesini geliştirmek için yurtdışına gitme projesini devreye sokmuş.

Üç aydır Toronto’da yaşayan Bihter ile, keşfedip en beğendiği mahalle Kensington Market’te, şansımıza güneşli bir günde buluştuk.

SIRADAN OLMANIN VERDİĞİ RAHATLIK

LiveLoveThank (LLT): Dünyada İngilizce eğitimi alabileceğin pek çok yer varken Kanada’yı nasıl seçtin?

Bihter: Yıllar önce Kanada’ya gelen yakın bir arkadaşımdan ilham aldım. Kendisinin uzun süre burada sebat etmesi ve Kanadalıları methetmesi kesinlikle etkiledi beni. Toronto’ya geleli neredeyse üç ay oldu ve ben de tanıştığım ve sokakta gördüğüm insan kalitesinin iyi olduğunu düşünüyorum. Daha önce, yine dil okulu için Amerika’ya, San Francisco’ya gitmiştim. Orada Türk olarak ayrıştırıldığımı daha çok hissettim. Burada ise daha sıradan hissediyorum. O da beni rahatlatıyor. Kendimi dışarıda kalmış hissetmiyorum. Amerika’da kendini kabul ettirmek daha zordu sanki.

PEKİ KANADA’YA NASIL GELDİN?

 LLT: Kanada için gerekli öğrenci vizeni, okul ve konaklama seçimlerini nasıl yaptın?

Bihter: İstanbul’da bir seyahat acentasının danışmanlık yardımıyla hem öğrenci vizemi hem de okul ve konaklama seçimlerimi yaptım. Vize için, eğitim sürecinde yaşamını idare edebileceğin kadar paran var mı ona bakıyorlar. Bir de iyi bir niyet mektubu yazman gerekiyor. Ben çok samimi bir şekilde neden İngilizcemi geliştirmek istediğimi niyet mektubumda yazdım. Yardımı oldu sanırım.

SONUÇ MU? SÜREÇ Mİ?

LLT: Geldikten sonra okulunu nasıl buldun? Sınıflar, derler nasıl? Biraz anlatabilir misin?

Bihter: Haftada 5 gün, sabah 9 akşam 4 arası dersler var. Bir saat de öğle yemeği arası oluyor. 15-20 kişilik sınıflar. Altı aylık bir kursa yazıldım. Upper Intermediate (ortanın üstü) bir derecedeyim. Sınıfta çoğunlukla Brezilyalılar var. Bizden çok daha rahatlar. Kültürel olarak yani. Ben basit derslerde bile bilmediğim şeyler olunca kendi kendimi yiyip bitirirken, onlar yüksek enerjileriyle takılıyorlar.

Kendimi çok zorluyorum. Acaba dersler daha mı zor olmalı diye düşünüyorum. Sonra en ufak bir hata yaptığımda kendimi suçluyorum. Herhalde kapasitem ya da kişiliğim yetersiz diye düşünüyorum. Kısa zamanda yüksek performans göstermek istiyorum. Hocalarım ise dil öğrenmenin o kadar kolay olmadığını söylüyorlar. Keyif alarak, zamana yayarak, süreçten zevk alarak daha iyi verim alacağımı söylüyorlar. Tanıştığım kimi başka uluslararası öğrenciler, benim seviyeme ancak beş yılda geldiklerini söylüyorlar.

LLT: Korkarım bu bizim kültürel özrümüz. Bir an önce, en iyisi yapmamız gerektiği öğretilmiş bize herhalde. Süreç değil, sonuç odaklı bir toplumuz. Kendimizi gereğinden çok eleştiriyoruz.

Bu gözlemin üzerine aklımdaki soruyu sormak garip olacak ama dil kursunun sonunda hedeflediğin bir şey var mı?

Bihter: Evet IELTS sınavını verip, burada bir koleje yazılmak istiyorum. O sınavı geçebilirsem lise kaydımla bile burada bir koleje girebiliyorum. Kanada’da alacağım bir eğitimin de tüm dünyada iş bulmak için daha imkanlı olacağını düşünüyorum.

Bihterle görüştükten sonraki araştırmalarımda IELTS sınavının dünyanın birçok yerinde ve özellikle Kanada’da hem yüksek öğrenim kurumlarında hem de göçmenlik işlemlerinde tanınan bir İngilizce yeterlilik sınavı olduğunu öğrendim. Bizim gençliğimizde TOFEL diye bir şey vardı diye hatırlıyorum. 1992 yılında Taksim’de o imtihana girmiştim. Bizim lise katılımızı organize etmişti sanırım. Sınav çıkışı hep birlikte eskiden Taksim meydanında olan McDonalds’a gitmiştik. Körfez savaşının başlangıcı olan zamanlardı. İstanbul’da bir sürü Amerikan askeri vardı. Biz kasadayken tuvalette ses bombası patlamıştı. Ne kadar korktuğumu hatırlıyorum. Dev bir sesti. Neyse ki gerçek bomba değilmiş. Ucuz atlatmışız. Bu flashback’ten sonra röportajımıza geri dönelim.

KONAKLAMA

LLT: Peki kaldığın ev ve ev sahiplerin nasıl?

Bihter: Kaldığım ev konusunda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. 40lı yaşlarında Filipinli bir çift. Onlar da ailelerini geride bırakıp Kanada’ya göçmüşler. Bir yandan işlerinde çalışıp para kazanıyorlar, bir yandan da evlerindeki fazla odaları benim gibi uluslararası öğrencilere kiralayıp, ‘mortgage’ ödemelerini kolaylaştırıp ev sahibi olmaya çalışıyorlar. Çok saygılı ve çok çalışkanlar. Onların hayatına tanıklık etmek çok etkiledi beni. Sanki biz daha hızlı yorulup, hızlı pes ediyoruz. Başkaları Kanada’da tutunmak için kimseden yardım almadan, tırnaklarıyla kazıyarak hayat kurduklarını görüyorum.

Bihter ‘den çok doğru ve güzel bir gözlem. Ben de farklı kültürlerden Kanada’ya gelip, dil olarak, kültür olarak bizden çok daha fazla adaptasyon zorluğu yaşayan kişilerin nasıl canını dişine takıp çalıştığına tanıklık ettim. Kanada’daki ilk perdemde, Ottawa’da çalıştığım kafede, benden sonra işe alınan Vietnamlı bir hanım vardı. Küçücük kızını, eşini geride bırakmış, benden kısa boyu, benden az İngilizcesiyle, ailesini yanına getirebilmek için nasıl çalışıyordu. O zamanlar 18 yaşımda, ‘öff bugün de bitse de gitsem’ diye dakika sayarken, o hiç bir işten çekinmeden, şikayet etmeden, bilgisi ve becerisiyle kafedeki işlerin kalitesini arttırıyor, güler yüzüyle artıları topluyordu. Ne kadar isterdim onun hikayesini takip edebilmeyi. Eminim şimdiye evini satın almış, kızını getirmiş ve üniversiteye göndermiştir. Aynı kendi ana babalarını, çocuklarını memleketlerinde bırakıp Türkiye’ye gelip bebeklerimize, yaşlılarımıza bakan Moldovyalılar, Gürcüler vb gibi. Dünyanın tüm emekçi, göçmen kadınlarına hürmetle…

 LLT: Evlerindeki dayalı döşeli odaları kiralamak dışında başka hizmetleri oluyor mu yanında kalınan ailelerin?

Bihter: Evet. Konaklamaya kahvaltı, akşam yemeği ve temizlik de dahil. Bazı başka öğrencilerin kaldıkları evlerle ilgili şikayet ettiğini duyuyorum. Yemekleri beğenmiyorlar, aynı sofrada oturup yemek yemediklerinden yakınıyorlar. Benim öyle beklentilerim yok. Herkesin damak tadı farklı, günlük programları farklı. Geçici bir durum bu. Yeni bir kültür öğreniyorum. Anı biriktiriyorum.   

Bihter’in bu farkındalığı da çok hoş. Bazen biz negatife yoğunlaşıp, farklılıkları sorun olarak algılıyoruz. Halbuki objektif olarak gözlemlemek, rahatsız olmadan tecrübe etmek çok daha besleyici, öğretici bir yaklaşım. Eh.. ne de olsa Bihter de bir LiveLoveThank takipçisi olarak, bizden 😉 Yaşa, Sev, Şükret diyor.

KANADA VE SOĞUK HAVA

LLT: Kanada’ya geldiğinde dikkatini çeken farklılıklar ne oldu?

Bihter: İlk geldiğim hafta cildimin kalitesi değişti. O kadar soğuktu. Şapka, kaşkol takmayı öğrendim. Ev, okul arası toplu taşıma ile çok yürümek gerekmediği için o kadar sıkı giyinmem gerekmez diye düşünmüştüm. Yanılmışım. Benden başka herkes, Kanadalılar da soğuktan şikayet ediyor. Sanmıştım ki alışmışlardır, onların dilinde değildir. Bir de fark ettim, herkes büyük çanta taşıyor burada. Sürekli tedbirli olmak gerekiyor. Öğle yemeklerini taşıyorlar. Kışlık kıyafetlerini taşıyorlar. Küçük çantayla kışı geçirmek mümkün değil galiba.

Ha ha. Bihter’in bu gözlemi koparttı beni. Çok haklı. Kanadalılar havadan bahsetmeyi çok sever. Kışın çok soğuk olduğundan, yazın çok sıcak olduğundan mütemadiyen şikayet ederler. Havadan sudan konuşmak her halde. O yüzden siz de gelirseniz soğuk konuşunda dertleşmekten çekinmeyin. Hatta çevrenizdekilerle yakınlaşmanıza yardımcı olur. Bihter’in çanta gözlemini ise ayrıca takdir ettim. Demek ki o yüzden ben de hep sırt çantasıyla geziyorum yıllardır! Belki düğünden düğüne küçük çanta ya da el çantası taşımışlığım vardır. Anovv.. Kanadalı olmuşum ben garii!

Kanada'da dil okulu

LLT takipçisi ve Toronto’da dil öğrencisi Bihter

PLEASE AND THANK YOU

LLT: Kanadalıları nasıl buldun? Çevrendeki insanları?

Bihter: Şimdi Türkiye’de biriyle tanışırsın, görüşürsün, iyi vakit geçirirsin, akşamına ya da ertesi güne hemen ararlar. Bir daha görüşürsün. Hızlı ve sıcak gelişir ilişkiler. Burada öyle değil. Biliyorum, çok eğlendik. Bir gün geçiyor, iki gün geçiyor, üç gün geçiyor. Aaa hala ses yok. İlk başta üzerime alındım ama sonra baktım kültürel bir fark. Bir hafta sonra geri dönüyorlar. Burada ilişkiler ve arkadaşlıklar zamana yayılıyor sanki. Türkiye’de ilişkiler ve arkadaşlıklar aşkla başlayıp, hızlı bitiyor.

Bihter’in tazecik Kanada gözlemine bu konuda da katılıyorum. Annemin dediği gibi buradaki ilişkiler ‘Aç-Bitir’ değil. Hatırlarsanız önceki yazılarımda da bahsetmiştim burada arkadaş edinmenin zorluklarından. Hatta 30 yıldır Kanada’da yaşayan Türkiyeli bir arkadaşım, burada yeni arkadaş edinmeyi, dolu bir otoparkta yer bulmaya benzetmişti. Arkadaş çevresinden biri eksilmeden, Kanadalıların yeni arkadaş edinmek çabası pek yok. Tabii belli bir yaştan sonra bu daha geçerli olabilir. Gençler ve okula gidenler yeni arkadaşlıklar açısından daha şanslılar. Yine de sabretmek ve sakin olmak gerekiyor. Bir de benim kadar çekingen olmamak işe yarayabilir. Ottawa’da üniversiteye giderken bile arkadaşlık kurmakta zorlanmıştım ben. Ancak birileri gelip benimle tanışırsa arkadaş oluyordum. Hatta sonradan can ciğer kuzu sarması olduğum bir arkadaş şöyle demişti: ‘Yahu, sen o kadar bizimle göz kontağı kurmadan, sadece önüne bakıp derslere girip çıkıyordun ki, biz seni snop, kasıntı sanmıştık’. Halbuki olduğum halin tam tersi bir tarif. Benim gibi olmayın gençler. Girişken olun. Gülümsemenizle, muhabbetinizle kopartın, alın dostlukları.

Bihter: Bu arada Petek, seninle ilk görüşmemizde bana verdiğin bir tüyo çok işime yaradı.

LLT: Neydi o?

Bihter: Please and Thank you. Sen gerekli gereksiz her imkanda çevrendekilere teşekkür etmemi tavsiye etmiştin. Gerçekten öyle yapınca insanlar çok daha sıcak davranıyor. Bir de arada bir ‘sorry’ (özür dilerim) demek … Çok sağol.

LLT: He he.. Süper. Çok sevindim. Efenim, ni dimek? LiveLoveThank sizler için burada. Naçizane hizmetlerimiz işe yarıyorsa ne a la.

LIVE LOVE THANK CAMİASI

LLT: Sen LiveLoveThank’i nasıl bulmuştun, bu arada?

Bihter: Kanada’da dil okulu okumak için gelme kararını verince araştırmaya başladım. Kanada’ya giden insanların video ve yazılarıyla dolu internet. LiveLoveThank’deki yazılarını daha özgün ve içten buldum. Yazılarındaki duyguyu sevdim. Senin yazıların Kanada’ya gelmek ile ilgili teşvik etmiyor, daha çok tersini yapıyor. Soru işaretleriyle dolular. Hala düşünüyorsun. Sen de emin değilsin gibi. Kariyerin, yaptığın işler de ilgimi çekti. Türkiye’deki arkadaşlarının senden sonra nasıl ilerlediklerinden bahsetmen. Buradaki imkanlarının Türkiye’dekinden az olduğunu fark etmen. Ben de İstanbul’daki son işimi, reklam ajansını çok seviyordum mesela. Ama aklımda hep yurtdışı da vardı. Her gün işe giderken düşüyordum. İşim sona erince, beklememek lazım, boşluk fırsatını değerlendirmek lazım dedim ve geldim. Her karar bazı fırsatları bize kazandırırken, bazı fırsatları da kaçırmamıza neden oluyor. Yanlış karar diye bir şey yok. Verdiğin kararın sonuçlarını bilmek, onun doğru ya da yanlış olduğunu bilmek mümkün değil. İnandığının üzerine gitmek gerekiyor. Şu anda çok mutluyum ama gelecekte ne olacak, onu da bilmiyorum.

Evet Bihterciğim, söylediklerine kesinlikle katılıyorum. Bu yüzden Live Love Thank yani Yaşa Sev Şükret diyorum.

Sevgili LiveLoveThank okuyucuları, Bihter’e Kanada’daki taze tecrübesini ve güzel gözlemlerini paylaştığı için gıyabınızda teşekkür ediyorum. Kendisine Kanada’daki ve devamındaki tüm girişimlerinde keyifler ve mutluluklar diliyorum. Bihter’in LiveLoveThank yazılarımla ilgili yorumları da ayrıca mutlu etti beni.

Kanada’daki yaşamlarında farklı noktalarda olan başka Türkiyelilerle de sohbet edip, hikayelerini paylaşmak etmek isterim. Hepimiz birbirimizin tecrübelerinden öğrenip, gelişiyoruz. Siz de bir süredir Kanada’da yaşayan üniversite öğrencisi, göçmen, çift vatandaşlık sahibi, emekçi, iş sahibi, bilim insanı, sanatçı, anne, baba, emekli, profesyonel sporcu vb iseniz, tecrübelerinizi benimle ve LLT takipçileriyle paylaşmak isterseniz, lütfen yorum yazarak ya da iletişim sayfamızdan benimle bağlantı kurun. Hikayelerimiz çoğalsın. Küresel LLT camiamız büyüsün.

Kanada’da dil okullarına ya da yüksek öğrenime gelmek, IELTS imtihanlarına hazırlanmak, göçmenliğe başvurmak gibi konularda sorularınız varsa, yine bana yorum yazarak ya da iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz. Bu konularda yardımcı olacağını düşündüğüm kişi ve kurumların iletişim bilgilerini seve seve sizinle paylaşabilirim. Özellikle bu siteyi tavsiye ediyorum: www.designimmigration.com

Siz de LiveLoveThank yazılarını sosyal medyada paylaşıp, Facebook, Instagram ve YouTube saylafımıza abone olursanız çok müteşekkir oluruz.

Live Love Thank, Yaşa Sev Şükret, çünkü biri olmadan diğerleri olamıyor.