Mükemmel gününüz nasıl olurdu? Hiç böyle bir günün hayalini kurdunuz mu? İnsanlar arzuladıkları, istedikleri şeylerin hayalini kurmayı severler. O hayaller aslında bugün insanlığı olduğu yere taşıyan düşüncelerdir. TDK hayal kurmayı; “gerçekleşmesi istenen, özlenen şeyi düşünmek” olarak tanımlıyor. Herhangi bir şey yerine bir gününüzü tamamen düşünmek, hayal etmek bir olumlama (affirmation) denemesi aslında.
Beklentilerimiz karşılanmadığında hissettiğimiz huzursuzluk, korku, endişe veya öfkenin yarattığı olumsuzlukları tersine çevirme denemesi. Ben bu yazıyı kendi Mükemmel Günüm’ü yazarken başkalarına da ilham olabileceğini düşündüğüm için yayınlamaya karar verdim.
Bir gün eski bir dostum, kurduğu yeni bir iş ile ilgili üç tane hedef düşünüp yazdığını söyledi. Her hedef bir öncekinden daha zordu. İşi için koyduğu bu hedeflerin teker teker çok kısa sürede gerçekleştiğini söyledi. Üstelik üçüncü hedefi duyduğumda çok şaşırmıştım. Çok somut bir şekilde hayali gerçek olmuştu.
Aslında düşündüğümüz, söylediğimiz her şeyin olma potansiyeli var.
Belki de hayallerimizin de gerçekleştiğini görmemiz için kısıtlı zaman algımızdan dışarı çıkmamız, sabırsız benliğimize hapsolmadan gözlemlememiz gerekiyor. Doğu mistiklerine göre net, açık bir görüş sahibi olmamız ve anlayışımızın derin olması gerekiyor. Stefano D’Anna çok satan romanı Tanrılar Okulu’nda* bu durumu “varoluşun farklı seviyelerinde olmak” olarak açıklıyor.
“Bu seviyede olduğumuzda” ve inandığımızda olaylar ve olgular oradalar. Albert Einstein “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” demiş ve eklemiş; “Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar”.
Tesla bir röportajında** üzerinde çalıştığı icatları önce tüm ayrıntıları ile kafasında canlandırdığını ve sonra gerçekleştirdiğini söylemiş. Tesla hayal gücü denilince akla ilk gelen bilim insanlarından biri. Yaptığı, düşlediği şeyler zamanının çok ötesindeydi.
Ben de kendi deneyimlerimle bazı düşüncelerimin ve söylediklerimin gerçekleştiğini gözlemledim. Eminim herkes söylediği bazı şeylerin bir süre sonra gerçekleştiğini görmüştür. Bunlar küçük şeyler olduğunda çok ciddiye almayız. Ben bazı isteklerimin benden bağımsız olarak gerçekleştiğine defalarca şahit oldum. Bu sebeble ne düşündüğüme, ne söylediğime dikkat etmeye çalışıyorum.
Siz de defterinize, bilgisayarınıza veya aşağıdaki yorumlara Mükemmel Gününüz hakkındaki hayallerinizi yazabilirsiniz.
Mükemmel Gününüz Nasıl Olurdu?
İstedikleriniz hakkında olabildiğince açık olmaya çalışın. Eğer tamamen özgür, esnek ve sınırsız imkanınız olsaydı neler isterdiniz? Neler yapardınız? Nerede olmak isterdiniz?
Bir kaç ipucu:
- Çok uzak geleceği düşünmeyin. Gelecekte başka biri olacaksınız, şu anki istekleriniz beş yıl sonraki sizi tamamlamayabilir.
- Uyandığınız andan itibaran başlayabilirsiniz.
- Gerçekten hayatınızda deneyimlemek istediğiniz şeylere odaklanın.
- Kendinizi yazarken sınırlandırmayın. Yazdıklarınızı kimsenin okumasına gerek yok. Çok uçtuğunuzu söyleyen iç sesinizi dinlemeyin, sadece yazın!
Benim Mükemmel Günüm
Gözümü açarken mutlak bir huzur duyumsuyorum. Tropikal kuş sesleri, ardında da uzaktan gelen sakin dalga seslerini duyuyorum. Ve gözümü açıyorum. Uykumu almış ve dinçim. Çok ilham verici ve bir çok sorunun cevabını bulduğum bir rüyadan uyandığımı farkediyorum. Önüme müthiş bir projeksiyon sunuyor gördüğüm rüyam. Ben bu dünyaya bir şeyleri değiştirmeye geldim. Bunun motivasyonunu ve yaşamamım şükranını hissediyorum.
Seslere odaklanmaya başlıyorum, adını bilmediğim şarkı söyleyen kuşları duymaya başlıyorum. Uyandığım yatak odası turkuaz rengi içine dolduğu, palmiyelerle dolu tropikal bir koy. Güneş doğmak üzere, balkona çıktığımda deniz şeffaf bir tepsi gibi düz görünüyor. Bir balıkçı motoru geçiyor koyun önünden. kahvemi alıp balkona kuruluyorum. Sabah sayfalarımı yazıyorum. Çıplak ayakla sahilde yürüyüşe ve spor yapmaya gidiyorum. Yanıma tropikal meyvelerimi alıyorum kahvaltı için. Sahildeki palmiye ağacına asılmış salıncakta tek başıma biraz denizi seyrediyorum.
Terli terli ılık ve çarşaf gibi çekilmiş denize serinlemek için girip balıklara da merhaba diyorum.
Farkındalıkla Duşumu Alıyorum
Spordan sonra sevdiğim insanlarla bir tekne turunu çıkacağız, onlarla buluşmak için hazırlanıyorum. Üstü açık banyomda palmiye ağaçları, güneş ışığı ve kuş sesleri eşliğinde duşumu alıyorum. Uzun bir duş bu. Thich Nhat Khan’ın tavsiye ettiği gibi yarım saat suyu tüm vücudumda hissederek, arınarak ve suyun sesiyle dinginleşerek duşumu alıyorum.
Kahvaltım
Mükemmel sadelikte hafifi bir kahvaltı beni bekliyor. Kahvaltım; Mango ve yapışkan pilav, ananas, bal, muz, omlet ve kahveden oluşuyor. Taze ananas ve hindistan cevizi smoothies’i içiyorum. Masamda ekmek yerine üçgen şeklinde muz yaprağına sarılmış pirinç pilavı da var.
Hiç daha önce görmediğimizi bakir kalmış, olağan üstü güzellikte bir adaya gidiyoruz. Dalış yapıyorum. Scuba veya şnorkelle farketmez, onlarca deniz türünü görüp “günaydın!” diyorum.
Klasik müzik dinliyorum. Belki bir adagio. Resim yapmaya başlıyorum, rengarenk ve canlı görüntülür oluşturuyorum tuvalimde veya defterimde. Huzurlu ve mutluyum. Hiç bir acelem yok.
Bugün keşfedeceğim insanlara, harikalara hazır hissediyorum.
Dünya İle Merhabalaşma Başlıyorum
Hayatımın belki de sıradan bir günü. Esrimeyi içten gelen bir sevgiyle hissediyorum. Şükran duyuyorum. Sevdiğim bir arkadaşımla duygularımı paylaşıyorum. Dış dünya uyaranlarına şeffafım. Bütünüm.
Mutlu ve huzurlu insanların olduğu sokaklarda yürüyorum. İki katlı ahşap, tarihi taş binaların olduğu sakin bir kasabadayım. Dünya ile merhabalaşmaya başlıyorum. İnsanlara, maymunlara, saksağan kuşlarına, tropikal kuşlara, köpeklere, kedilere selam vererek limana iniyorum.
Yol Olmayan Yerlere Yolculuk
Arkadaşlarımla buluşup bizi sakin koylara, gizli dehlizlere, mağaralara ve tropikal havuzlara taşıyacak tekneye biniyoruz. Güzel bir kadın bana gülümsüyor. Onun fotoğraflarını çekiyorum yolda. Güneş ısıtıyor iyice. Serinlemek için balıkların yanına atlıyoruz. Tekne bir sahile yanaşıyor.
Burası cennete benziyor. Bir kaç gün burada kalmaya karar veriyorum. Yemekten sonraki durağımız adanın içindeki bir mağara. Uzun, karanlık ve alçak tavanlı bir mağaradan botla geçiyoruz. Göz gözü görmüyor. Kafa ışıklarıyla zifiri suda yol alıyoruz. Kocaman, yuvarlak bir sahile ulaşıyoruz. Orman, koca bir obruktan aşağıya sarkmış ve minik gizli bir kumsal tasarlamış bizim için. Koyun bir tek girişi var. Sadece biz varız bu küçük adadaki mağara-sahilde. Kayalıklardan aşağıya uzun sarmaşıklar dolanarak iniyor. Tarzanın sallandığı dallar bunlar olsa gerek. Duyduğumuz tek ses yüzlerce kuşun melodisi.
Konuşmuyoruz, sadece dinliyorum. Bakıyorum ama aklıma fotoğraf çekmek gelmiyor. Doğanın eşsiz ve bakir olduğu yerlerde fotoğraflar, videolar güzellikleri aktarmakta yetersiz. Biliyorum. Denemeden bunu hissedebiliyorum. Böyle yerler bende mutlak huzur ve teslimiyet hissi uyandırıyor. Kumsala uzanıyorum, tropikal meyvelerle enerji topluyorum.
Her şeyi, her yeri, herkesi unutuyorum. Oradayım ve başka hiç bir şey daha önemli değil o anda.
Ve Güneş Ufukta Kayboluyor
Güneş batarken ufuk mor, pembe, mavinin binlerce tonunda an be an renk değişiyor. Ben Pina Coladamı içiyorum. Ve güneş ufukta kayboluyor.
Bütün olduğumuz şey, düşündüğümüzün sonucudur. Zihin her şeydir. Ne olduğumuzu düşünüyoruz “
– Buda
Lou Reed ve John Lennon’dan gelsin;
Aralıklarla bu pratiği tekrar etmenin, hayal gücümüzü ve kendimize olan inancımızı arttıracağını düşünüyorum.
*Tanrılar Okulu. Yazar; Stefano D’Anna. GOA Basım Yayın (2015)
** teslauniverse.com/nikola-tesla/articles/making-your-imagination-work-you
Kaynaklar:
www.wgz.org/chromatic/writeyourlife/mylife/my_perfect_day
www.forge.medium.com/barbara-shers-perfect-day-exercise-8b79205d489f
Siz de fikrinizi belirtin